Travma Hakkında Herşey – Warpless
Travma Nedir?
Travma veya örselenme, canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli etkiler bırakan, ağrıya neden olan, dokuları veya organları bozan ve dışsal mekanik bir etki sonucu ortaya çıkan yaralanmalar olarak tanımlanır. Psikolojik anlamda ise, bireyin uygun bir tepki veremediği, üzerinde düşündüğü fakat çözümleyemediği, bu nedenle bilincinin dışına ittiği yaşantılardır. Travma, insanları derin korku, endişe ve çaresizliğe iten ruhsal bir rahatsızlık olarak kabul edilir.
Travma Çeşitleri Nelerdir?
Travma, iki ana kategoride incelenir: fiziksel ve duygusal travmalar.
- Fiziksel travmalar, kaza, yaralanma, doğal afetler, savaş gibi olayları içerir.
- Duygusal travmalar ise bireyin duygusal tepkilerini ifade eder.
Bazı ağır travma örnekleri şunlar olabilir: - Savaşlar
- Patlamalar
- Doğal afetler (yangın, sel, deprem vb.)
- Aile içi şiddet
- Yakın birinin vefatı
- Çocuklukta yaşanan taciz
- Saldırı
- Tecavüz
Travma Türleri Nelerdir?
Travmalar genellikle üç temel türde incelenir:
- Akut Travma: Tek bir olay sonucu ortaya çıkar, örneğin bir trafik kazası veya doğal afet.
- Kronik Travma: Uzun süreli veya tekrarlayan travmalardır, örneğin aile içi şiddet veya sürekli istismar.
- Kompleks Travma: Birden fazla travmanın bir araya gelmesiyle oluşur ve bireyin temel güvenlik duygusunu zedeler.
Kuşaklar arası travma aktarımı, hem psikolojik hem de biyolojik olarak araştırılmaktadır. Genetik çalışmalar hala tartışılıyor olsa da, travmanın çocuğa genetik olarak aktarıldığı bulunmuştur. Bu duruma “epigenetik” denir ve bu, kalıtımsal travma olarak kabul edilir.
Epigenetik Nedir?
Epigenetik, yaşam boyunca genetik yapıda meydana gelen kimyasal değişikliklerle ilgilenen bir bilim dalıdır. Bu değişiklikler, genlerin ifadesini etkileyerek organizmanın tepkilerini şekillendirir.
Epigenetik Hastalıklar Nelerdir?
Epigenetik değişimler, yaşlanma, kanser, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıkların gelişiminde rol oynayabilir.
Kalıtsal Travma Deneylerinin Hayvanlar ve İnsanlar Üzerindeki Etkileri
İnternette Kalıtsal Tranvaları Araştırırken Fareler üzerinde yapılmış Deneylere Rastlarım ve Fareler ile yapılan deney çok dikkatimi çekti.
Deneyler Araştırmalar genellikle fareler veya sıçanlarla başlar. Bir çalışmada, travmaya maruz kalan dişi fareler, değişmiş DNA sergilediler ve böylece travmayı, travma geçirmemiş farelerin nesliyle karşılaştırıldığında belirgin davranışsal farklılıklar sergileyen sonraki nesillere aktardılar.
Travmatize edilmiş erkek farelerin spermleri, travmatize edilmemiş yavrulara enjekte edildiğinde, nesil, stres, kaygı ve yavaşlamış metabolizma dahil olmak üzere benzer sonuçlar gösterdi. Bu, araştırmacılara, erkek fareler yavrularının bakımına asgari düzeyde dahil olduğundan, ebeveynlik tarzının dahil olmadığını gösteriyor.
Başka bir çalışmada ise , kiraz çiçeklerinin aromasına maruz kaldıklarında hafif bir elektrik şokuyla sarsılan fareleri içeriyordu. Zamanla fareler, herhangi bir şok gelmediğinde bile kokudan korkmaları için eğitildi. Elektrik çarpmasına maruz kalmayan fareler korku göstermedi.
Şaşırtıcı sonuç, sonraki nesillerde de dahil olmak üzere farelerin yavrularının kiraz çiçeklerinin aromasına maruz kaldıklarında stres belirtileri göstermesiydi.
Hatta İnsanlara geçecek olursak gene yapılan deneylerde Çalışma, toplama kamplarında bulunan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında işkence görmüş veya tanık olmuş kişileri takip ettiler.
Soykırımdan kurtulanların genleri analiz edildiğinde, o dönemde Avrupa dışında yaşayanlar da dahil olmak üzere travmaya maruz kalmamış Yahudi bireylerin yavrularıyla karşılaştırıldığında belirgin bir şekilde farklıydı. Araştırmacılar, genetik değişikliklerin ebeveynlerinin yaşadığı ağır travmadan kaynaklandığını belirlediler.
Kalıtsal Travma Hakkında Her Şey
Ailemizin kan grubunu veya göz rengini miras aldığımız gibi, ebeveynlerimizden ve büyükanne ve büyükbabalarımızdan travmayı miras alıyoruz.
Kulağa doğrudan bir bilim kurgu romanından fırlamış gibi gelebilir, ancak araştırmacılar travmanın DNA’mızda ölçülebilir değişikliklere neden olduğunu keşfettiler.
Adrenalin ve diğer hormonların dalgalanmalarını tetikleyen kavga veya tepki gibi, DNA’daki değişiklikler de vücudumuzun aşırı stres dönemlerinde uyum sağlamasına ve hayatta kalmasına yardımcı olan doğanın yerleşik yollarından bir diğeridir.
Ebeveynlerimizin ve büyük ebeveynlerimizin (ve hatta büyük büyük ebeveynlerimizin) yaşadığı travma, depresyon, kaygı, saplantılar, korkular, fobiler, yeme bozuklukları ve bağımlılıkla mücadeleyi açıklamaya yardımcı olabilir.
Kalıtsal Aile Travma Merkezi Direktörü ve Kitap Yazarı Mark Wolynn ‘ ün yazdıgı kitapta Kalıtsal Aile Tranvası hakkında şu önemli detaylardan bahseder.
Üç nesle kadar yani büyükannemizin, annemizin ve bizim ilk izlerimizin hepsinin aynı bedende olduğunu yani üç neslin aynı biyolojik çerçeveyi paylaştığını ifade etmektedir.
Bu aynı şekilde baba tarafımız içinde geçerli olan bir önermedir.
Anılar, duygular, travmalar bir şekilde nesiller boyu aktarılır.
Travmaların geçmişten uzanarak yeni bir kurban seçme gücü vardır.
Hatta başka bir önermeye göre de travmaların etkisi nesiller ilerledikçe daha da genişlemektedir.
Biz annemizin rahminde yerleşmeye başladığımız andan itibaren yaşanılan her şey beyinde şekillenir ve kişilik, duygusal mizaç ve üst bilincin gücüne zemin hazırlar.
Birçoğumuz ebeveynlerimizin acısını bilinçsizce üstleniriz.
Benlik henüz bağlılık ve bağımlılık kavramları arasındaki ayırt gücünü geliştirmemişken ebeveynlerimizin acısını, kaderini ve dertlerini paylaşarak hafifletebileceğimizi düşünmüştük eğer biz de taşırsak onların tek başına taşımalarına gerek kalmayacaktı.
Bu düşünce şekli hayali olmakla beraber bizi bir mutsuzluğa ortak ediyor acıyı paylaşarak çoğaltıyordu.
Yaşamın ilerleyen yıllarında bize verilecek deneyim fırsatlarından kaçıyor ve başkalarından almak konusunda zorluklar yaşayabiliyoruz.
Ebeveynlerimizi algılayış biçimimizde yaşamımızı oldukça fazla şekillendirmektedir.
Onların oldukları kişiden farklı olmalarını beklemek bizi adeta sabitler oysa ilişki dinamikleri aynı kalsa dahi bizim bakış açımız farklı olacaktır.
Bu bir nevi yolculuk için kendimizi hareket eden bir trenin önüne atmaktan farklı olarak yolculuğumuz için en doğru rotayı seçmektir.
İkili ilişkilerimizde genelde problemin bizden ya da partnerimizden kaynaklandığını düşünürüz oysa aile sistemimizden bir kişi ile özdeşim kurduğum takdirde bunun farkında olmayız.
Daha derin kazmamız halinde sorunun gerçek kaynağına kazmayı vurmamız olasıdır.
Sormamız gereken kilit soru: “Ben kimin duygularını yaşıyorum?” sorusu olacaktır.
Bizler ailelerimizin geçmiş travmalarını çözmek için bilinçaltımızda bir zorunluluk hissediyor gibiyiz.
Gerek zihnimizde gerekse en büyük işaretçi olan çekirdek dilimizde ortaya çıkan işaretleri bir araya topladığımızda birazcık dikkat ile resme uzaktan bakıp bağlantıyı çözmek zor olmayacaktır.
Bizi iyileşmeye götürecek iç görü, kendimizi anlama arayışının güçlüğünü tolere etmeye istekli olduğumuzda kazanılır.
Bazen ebeveynlerimizden biriyle fazla özdeşim kurabileceğimiz gibi diğer ebeveynimizi uzaklaştırır ve iteriz oysa bu kendimizin bir parçasını itmekten çok farklı değildir.
Ebeveynlerimizin kabul edemediğimiz davranışlarının sebebi neydi? Bu olayları bilmek, onların acılarını olduğu kadar kendimizinkini de anlamamız için bir kapı açabilir.
Ebeveynlerimize acı veren travmatik olayları bildiğimizde, anlayışımız ve şefkatimiz, eski acıların üstüne çıkabilir.
Yani ilişkiye farklı şekilde tutunması gereken biziz, ebeveynlerimiz değil.
Bu tutunma gerçekleşmezse iyileşmeyen bu çatlak gelecekteki ilişkilerimizin temelini sarsabilir.
Pek azımız bu çatlağı onarmak yerine yaşadığımız güçlükleri yön işareti olarak kullanırız, bunun yerine acımızı arttırır ve kaynağına pek gitmeyiz.
Oysa acımıza, kederimize, yaralarımıza uzaklığımız partnerimize olan uzaklığımızı belirler.
İnsanlar farkında olmadan yaralarını tetikleyecek eş seçerler.
Böylelikle kendilerinin acı dolu ve tepkili taraflarını görme, sahiplenme ve iyileştirme fırsatları olur.
Mükemmel bir ayna gibi seçilen partner diğerinin kalbindeki sahiplenmemiş bitirilmemiş işleri yansıtır.
Bazen tüm bunları çözmek için “bunlar benim duygularım değiller.
Ben sadece bunları ailemden kalıtsal olarak devraldım.” Demek yeterli olacaktır.
Kalıtsal Travmanın Bireyler ve Topluluklar Üzerindeki Etkileri
Kalıtsal travmanın psikolojik, fiziksel ve toplumsal etkileri vardır:
- Psikolojik Etkiler: Depresyon, anksiyete bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB).
- Fiziksel Etkiler: Kronik yorgunluk sendromu, bağışıklık sistemi zayıflamaları, uyku bozuklukları.
- Toplumsal Etkiler: Güvensizlik duygusu, toplumsal kutuplaşma ve şiddet.
Araştırmalar, kalıtsal travmanın sadece bireylerin değil, toplumların da sağlığını uzun vadeli olarak etkileyebileceğini göstermektedir. Bu travmalar, depresyon, kaygı ve bağımlılık gibi sorunların çözülmesinde rol oynayabilir.
Kalıtsal Travmalardan Kurtulmanın Yolları
Kalıtsal travmalardan kurtulmanın yolları, farkındalık geliştirmek ve terapiler almaktır. Uzmanlardan destek almak, psikoterapi görmek, sanat ve meditasyon gibi tekniklerle iyileşmek mümkündür. En önemlisi, kendimizi yalnız hissetmemek ve aile ile arkadaşlardan destek almaktır.
Kalıtsal Travma Gerçek Midir?
Az önce uzun uzun bahsettiğim gibi. Yazılan kitaplardan ve yazılan makalelerden hatta yapılan deneylerden öğrendiğimiz gibi kalıtsal travma gerçektir.
Kuşaklar arası travma aktarımı üzerindeki çalışmalar hem psikolojik hem de biyolojik olarak gerçekleşmektedir. Biyolojik çalışmalar üzerinde tartışmalar devam etse de travmanın genetik olarak çocuğa aktarıldığı bulunmuştur.
“Bir bireyin yaşamını annesi kadar etkileyebilen hiçbir şey yoktur.” eminim bu zamana kadar anlattıklarımdan sonra içinizde herkeste aile ağacına başka bir gözle bakma ihtiyacı doğmuştur.
Yaşadığımız bazı şeylerin sebebi atalarımızdan bize miras kalmasıdır.
Nobel ödüllü Amerikalı bir yazarın meşhur bir sözü vardır.
William Faulkner : “Geçmiş hiçbir zaman unutulmuş değildir. Geçmiş, geçmiş bile değildir.”
Son olarak söylemek İstediklerim
“Ailemizin hikâyesi, bizim hikayemizdir. Hoşumuza gitse de gitmese de, bu bizim içimizdedir ve bize aittir.”
Bozuk ilişkiler genellikle aile geçmişimizdeki acı verici olaylardan kaynaklanır.
Ben bu sitede genellikle 600-650 Kelime arasında Makaleler yazıyorum. Bu yüzden daha fazla uzatmadan ;
Daha uzun araştırmalar yapmak isteyenler için Aşşağıya Bir video ve 2 internet sitesi ekliyorum.
Daha Detaylı bilgi için daha önce çekilmiş bir video :
Detaylı Araştırma yapmak isteyenler için Türkçe kaynak sitesi :
https://www.thehomeworkshops.com/blog/nesilleri-arasi-travma-aktarimi-aile-dizimi-ve-epigenetik.html
Buda Birçok dilde ve İngilizce Kaynak Sitesi : https://www.paracelsus-recovery.com/tr/blog/kalitsal-aile-travmasi/